Paslı bir çehre, / Bekliyorum biçare. / Aşınmamış ellerim, / Eskimiş gözlerim... / Küsüm yıldızlara.
“O günler gelmiş olmalı!” dedim. Gözlerimi kırptım. İki adım geri, bir adım ileri gittim. Sonuç buydu işte, üç adımla bir ilerledim. Korku, ayak bileklerime yapışmış hâlde beni kendine doğru çekerken yüze kadar saydım. Üçte birdim, yüzde otuz üç. O arkamdaki korkuyla, kim bilir önümde duran kimler, hangi eylemler, hangi nesneler görünmez olmuştu.
Kırmızı, turuncu, sarısın... / Akıyor damarlarında renklerin. / Biliyorum, / Hatırında hâlâ gençliğin. / Yeşil sarı teninde, / Üstünde çiçekli bir elbise, / Üşüyorsun şimdi. / Kuru çırılçıplak dallardasın, / Vakit de geçiyor bir yandan. / Doldu senin için zaman.
Sensiz bomboş bu koridorlar. Güllerin kokusu yok gibi. Yere dökülen yapraklar bir diken misâli batıyor tabanlarıma. Senin olmayan herhangi bir ses delip geçiyor yüreğimi. Sen varsaydığım ve senin olmayan bir buy rahatsız ediyor beni. Elâ gözlere bakamıyorum, bana seni anımsatmasın diye. Beyit beyit süzülüyorsun parmak uçlarımdan. Sana değil, kalbine değil, ruhuna değil, cümlelerine kırgın kaldım.
Yabancılaşma ("alienation" ya da "Entfremdung") kavramı felsefe tarihine, özellikle Batı felsefe tarihine Hegel ile eklenmiş olsa da bu kavramın köklerine Antik Yunan felsefesinde de rastlanır. Yabancılaşma kavramı genel olarak özgün anlamı içinde, bir şeyi ya da kimseyi başka bir şeyden ya da kimseden uzaklaştıran, başka bir şeye veya kimseye yabancı hâle getiren eylem yahut gelişmedir. Bu tanımdan hareketle denebilir ki, yabancılaşma, özne ile nesne veya bilinç ile şeyler arasındaki ilişkinin bozulması ya da öznenin ötekileşmesidir.
Habersizsin çoğu şeyden. En çok ilk nefes ve ölüm arasındaki harpten. Bak, günler nasıl geçiyor. Sessiz ve kırılgan. Avucumda tuttuklarımı yutan zaman, aynadakinin aynısı. Zaman bu işte. Ses tellerimi titreten duygular saniyeler, ete kemiğe bürünen ruhum dakikalar. Geçer dururlar.
Söylenecek sözler bittiğinde harflerim daha da büyüdü ve o harflerden de yeni figürler türedi. Umuda harcadığım dakikalarım katlanarak artarken küçük bir kıvılcımla hepsi kendini boşluğa bıraktı. Güven kavramıyla oynadığım oyunlar saklambaca dönüştü ve omuriliğime sert bir ağrı hakim oldu. Bir şeyleri kontrol etmeye çalışmamın karşılığı her zaman bir tokattı ama ben her seferinde akan suyun yatağını kendim aradım. Belki olmadık bir yerde oyuklar oluşturdum sapı kırık bir kepçeyle.
Vapur, cilveli bakışlar atan bir sevgili gibi ilerliyor. Bir kuğuyu andıran bu süzülüş karadaki insanların göz hapsinde, her birinin bakışı önce yolculara sonra da vapurun ardında bıraktığı köpüklere gidiyor. Vapurdakilerden birkaçı mutlaka başını aşağı eğmiş yosun kokusunu içine çekiyor ve rüzgarla iş birliği yapan güneşin vücudunu mayıştırmasına izin veriyor. Birkaç çift, farklı semtlerde oturan birkaç aile, birkaç yalnız yolcu var. Ben de o yalnız yolculardan biriyim.
Güneş şimdi daha parlak, / Fark ettim ki umut daha da gösteriyor ellerini. / Gün geçtikçe daldaki o yaprak / Rüzgâr savursun istiyor bedenini.
Cengiz Aytmatov, kuşkusuz büyük bir anlatıcı. Belki de anlatımından çok, anlattıkları ile devleşen bir edebiyatçı. Yani herkeste farklı yankıları olan vatan, millet, savaş, sadakat, vefa, yâr olmak, ana olmak, incelik gibi mefhumları bünyesinde barındıran ve toplumun sesini, soluğunu, rengini taşımakla kalmayıp insanı merkezine tüm tarafsızlığıyla koyan büyük hikâyelerin anlatıcısı. Okurunu hislenmekten perişan eden Kırgız yazar, sömürgeleştirilmiş bir coğrafyada yaşadı...
İlk cümleyi yazdıktan sonra hamlamış parmaklarıma bir ağırlık çöktü. Sonrasında aklıma hücum eden her kelime bir cümle olmak adına art arda sıralandı. "Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel…" diyordu garip şairin biri. Üzerimdeyse şiirin devamını soluksuz getirme isteği.
Güneşin gökyüzünde süzüldüğü gibi süzüldüm kendimden. Böylece kavgalarım bitti ve öfkem dindi. Araya giren mesafeler saygısızlığa vardığından beri birçok söz üzerimdeki tesirini yitirmişti. Gözüm açılır açılmaz bir zamanlar duymaktan korktuğum suçlamalar öneminden sıyrıldı. Sanki kalbime bir delik açıldı ve nefesim git gide orayı sardı.
Gittiğim her yerde, tanıdığım her insanda, öğrenmem gereken her bilgide beklemek; bilmem gereken en iyi şey olmak zorundaydı. Kaçmak adına okudum ve kitapların elime alelacele kalem tutuşturmasını sakince izledim. Sonra dört koldan sarıldım yazmaya. Şu an bu platformu kuruyorum çünkü dil ve edebiyat akıp giden zengin ve gür bir ırmak gibi benim için. Akıntıya kapılıp yeni şeyler keşfetmek... Yalnız kelimelerle ayağa kalkabileceğimize inanmak... Tarifi olmayan bir şeyin peşinden koşuyoruz.
Edebiyat ve resim temel ilgi alanlarımdır. Düşüncelerimi hem kelimelere dökerek hem de tuvallerimde sunarak bu eserlerde insanların kendilerini bulmalarını veya yeni bakış açıları kazanmalarını amaçlarım. Bu toplulukta yazı ve tasarım alanlarında arkadaşlarıma destek olmaktayım.
Edebiyatın her alanına ilgim olsa da özellikle Türk Halk Edebiyatı'nda çalışmayı tercih ederim. Halk ozanlarının yaşamlarını araştırır, yazılar yazar ve belgesel çalışmalarına yardım ederim. Türk halk müziğini ve Türk sanat müziğini sever, türkülerle beslenirim.
Bundan üç dört sene evvel ruhumdaki boşluğu doldurmak maksadıyla edebiyata ilk adımımı attım. Zihnimdeki karmaşık sorulara cevap bulacağımı zannederken kendimi ucu bucağı olmayan bir okyanusun ortasında buldum. Sonra anladım ki bu vaziyet edebiyatla sınırlı değil, yaşamda ufku göremediğimiz bir okyanus. O andan itibaren kulaç atmaya başladım. Her adımda yeni şeyler öğrendim. Şimdiyse amacım boğulmakta olanlara mücadele etmeyi öğretmek.
Hayatı kitaplarla öğrendim, kitaplardaki her dünyayı gezdim ve en son kendimi bir kelime senaristi yani yazar olarak buldum. Duyguların, dile getirilmeyen hislerin, yaşama dair güzelliklerin ve zorlukların sözcüsü oldum. Çocukluğumdan gelen bu yazı sevdası şu an bir icraate dönüştü ve arkadaşlarımla beraber bunu inşa ediyoruz.
İlgi alanım ne kadar tarih de olsa tarih yazımının getirdiği ciddiyet böyle bir edebiyat topluluğunun içinde bulunmama engel olamazdı. Her çeşit görüşün bulunduğu bu topluluğa yazılarım ve okumalarımla destek olacak, sizlere tarih ve edebiyat ilişkisinin nasıl olacağını anlatacağım.
Ruhumdaki coşkunluğu dindirmek için kendimi sayfalarda kaybettim. Kelimelere can verip hepsini ortağım edindim. İnsan aşılması gereken bir şeyse eğer, ben dalgalı denizleri aştım. Şimdiyse kendimi şiir ve denemelerde geliştirip bu platformda arkadaşlarımla birlikte yer alıyoruz.
Edebiyatı kendini izah edebildiği bir alan olduğu için seven bir şahsiyet. Hayal gücünü hikâyelerinde kullanmaktan hoşlanır. Divan Edebiyatı en sevdiği kısımdır. Aşkı yaşamayı değil, Fûzûlî misali ulaşamadığı için sever.
Hayatımdaki tüm siyah ve beyaz anıları, yazdıklarım ve hayal ettiklerimle gökkuşağına çeviririm. Asıl ilgi alanım Türk musikisidir ve saz çalarım. Lirik çizgide karşımıza çıkan duyguları musiki ve edebiyatın melodik uyumuyla birleştirerek kağıda dökerim. Unutmayın ki hiçbir gökkuşağı, yağmur yağmadan çıkmaz. Ve hiçbir şair, maî olmadan yazamaz.
Edebiyat, Tarih, Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji ve Müzik alanlarına ilgiliyim. Bu konularda tartışmalar yürütüp insanları bilinçlendirme konusundaki isteğim ile birbirimize bir şeyler öğretme ve farkındalık yaratıp yeni oluşumlar çıkarma idealindeyim.
Dil ve edebiyatın zengin dünyasına bir kere girince o çizgiden çıkıp gündelik işlere devam etmek zor gelir insana. Sürekli merak eder, sürekli okur ve o satırların altını çizersiniz. Her bitirdiğiniz kitap size ayrı bir zevk verir. Bu alana olan sevgimi tarif edebilecek bir lügata henüz sahip değilim. Okumak, yazmak sahiden çok keyifli bir iş. Ayrıca hat sanatını icra ediyorum. Bu platformda sizlere de gösterebileceğim.
Edebiyat tutkum bir kitabı okumamla başladı. Bu tutku günden güne giderek arttı ve okumakla harladığım bu ateşi satırlarıma aktardım. Hayatıma da yazarak ve okuyarak devam ediyor, yazdıklarımı arkadaşlarımla birlikte bu platformda paylaşıyorum.
Edebiyatın ve sanatın her alanında tarafımızca yazılmış olan metinlere, tahlillere ve edebî eleştirilere ücretsiz bir şekilde erişebilirsiniz.
Anmaya değer her şair, yazar ve halk ozanımızın, dünya çapında sanat dünyasına damgasını vurmuş büyük isimlerin tarafımızca düzenlenen biyografi niteliğindeki belgesellerine ve kimi zaman farkındalık yaratmak kimi zaman da kişisel zevk ve becerilerimizi sergilemek amacıyla çektiğimiz diyaloglar üzerine olan kısa filmlere erişebilirsiniz.
Yakın zamanda çıkarmayı düşündüğümüz Litera Fanzin'e online olarak erişebilirsiniz. Aylık olarak çıkaracağımız fanzinde seçme metinlerimiz ve tasarımcı arkadaşlarımızın tasarıları olacaktır.
Edebiyatı, sanatı, felsefeyi, tarihi, filmleri ve her şeyden önce insanı seven topluluk: Litera Sanat Tarafımızca kaleme alınan metinler siz değerli okurlarımızın ücretsiz bir şekilde istifadesine açık olacaktır. Desteklerinizi bekliyor, sanat dolu günler diliyoruz!