Günlük: Hayalin Yükü 'Gerçek'ten Ağır Mıdır?

   Vapur, cilveli bakışlar atan bir sevgili gibi ilerliyor. Bir kuğuyu andıran bu süzülüş karadaki insanların göz hapsinde, her birinin bakışı önce yolculara sonra da vapurun ardında bıraktığı köpüklere gidiyor. Vapurdakilerden birkaçı mutlaka başını aşağı eğmiş yosun kokusunu içine çekiyor ve rüzgârla iş birliği yapan güneşin vücudunu mayıştırmasına izin veriyor. Birkaç çift, farklı semtlerde oturan birkaç aile, birkaç yalnız yolcu var. Ben de o yalnız yolculardan biriyim. Henüz sağıma ve soluma oturan birileri olmadı. Bu yüzden tek başıma sürdürdüğüm bu seyir dışarıdan belli oluyor, belki içeriden de... Yine de aklım çevredekilerin yönelttiği bakışlarda ya da kafamdaki düşüncelerde değil. Gözlerim, biz ilerledikçe bazen uzayan bazen de kısalan art arda sıralanmış yeşil dağlarda; aklım tenimi yoklayan rüzgârda... Kaygılarım kenarda yolculuğun bitmesini beklerken hayallerim zihnimde bağdaş kuruyor. Arabaları görüyorum, hızla geçiyorlar asfalttan. Fakat hiçbiri bizi geçemiyor. Ben zihnimde büyüyorum, düşlerimi bir bir gerçeğe yakınlaştırıyorum. Arabalar şimdide ilerliyor; ben bu vapurda geleceğe adım adım yaklaşıyorum, o kadar hızlı büyüyorum. Tam bu anda vazgeçmekten nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden etmiyorum. Yarın yeni bir gün olmamışsa yaşadığımı varsayamıyorum. Yalnızca fizikselse büyüdüm diyemiyorum. İşte, iskeleye yaklaşıyoruz. Biz oraya yaklaşıyoruz, hayallerim uzaklaşıyor benden. Adımlarımızı karaya tek tek atıyoruz, bense kayboluyorum gözden.