Bilye

Bilye

“O günler gelmiş olmalı!” dedim. Gözlerimi kırptım. İki adım geri, bir adım ileri gittim. Sonuç buydu işte, üç adımla bir ilerledim. Korku, ayak bileklerime yapışmış hâlde beni kendine doğru çekerken yüze kadar saydım. Üçte birdim, yüzde otuz üç. O arkamdaki korkuyla, kim bilir önümde duran kimler, hangi eylemler, hangi nesneler görünmez olmuştu.

Hasret-güdaz

Hasret-güdaz

Sensiz bomboş bu koridorlar. Güllerin kokusu yok gibi. Yere dökülen yapraklar bir diken misâli batıyor tabanlarıma. Senin olmayan herhangi bir ses delip geçiyor yüreğimi. Sen varsaydığım ve senin olmayan bir buy rahatsız ediyor beni. Elâ gözlere bakamıyorum, bana seni anımsatmasın diye. Beyit beyit süzülüyorsun parmak uçlarımdan. Sana değil, kalbine değil, ruhuna değil, cümlelerine kırgın kaldım.

İlk ve Son

İlk ve Son

Habersizsin çoğu şeyden. En çok ilk nefes ve ölüm arasındaki harpten. Bak, günler nasıl geçiyor. Sessiz ve kırılgan. Avucumda tuttuklarımı yutan zaman, aynadakinin aynısı. Zaman bu işte. Ses tellerimi titreten duygular saniyeler, ete kemiğe bürünen ruhum dakikalar. Geçer dururlar.

Engellerin Başkarakter Yüzünden Çıktığı Bir Hikâye

Engellerin Başkarakter Yüzünden Çıktığı Bir Hikâye

Söylenecek sözler bittiğinde harflerim daha da büyüdü ve o harflerden de yeni figürler türedi. Umuda harcadığım dakikalarım katlanarak artarken küçük bir kıvılcımla hepsi kendini boşluğa bıraktı. Güven kavramıyla oynadığım oyunlar saklambaca dönüştü ve omuriliğime sert bir ağrı hakim oldu. Bir şeyleri kontrol etmeye çalışmamın karşılığı her zaman bir tokattı ama ben her seferinde akan suyun yatağını kendim aradım. Belki olmadık bir yerde oyuklar oluşturdum sapı kırık bir kepçeyle.

Attığım İlk Adım

Attığım İlk Adım

İlk cümleyi yazdıktan sonra hamlamış parmaklarıma bir ağırlık çöktü. Sonrasında aklıma hücum eden her kelime bir cümle olmak adına art arda sıralandı. "Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel…" diyordu garip şairin biri. Üzerimdeyse şiirin devamını soluksuz getirme isteği.

Umut ve Endişe Denizi

Umut ve Endişe Denizi

Duvarlarda izler bıraktık isimlerimizden. Sokaklarda koku bıraktık parfümlerimizden. Gülüşler bıraktık odalarda, ayak bastığımız yerleri bir bir lanetledik sonra. Keşkelerimiz de neyselerimiz de gökyüzüne bulaşırken nefret kıvılcımlarımız harlandı dört bir yanda.